23 Ekim 2012 Salı

Para Politikası’nda İndirim Kararı


Yeni Asır Gazetesi yazarlarından Cahit Sönmez bu haftaki yazısında Para Polikası Kurulu’nun aldığı indirim kararını değerlendirdi. Sönmez yazısında şu konulara yer verdi:

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu geçen haftaki toplantısında "faizleri indirmemi çok istiyorsunuz alın size 50 baz puanlık indirim" dercesine bir karar aldı. Faiz koridorunun üst bandını yüzde 10'dan yüzde 9.50'ye çekti. Çok anlamlı bir karar mı? Hayır tabi ki. Sadece, isteği kıramadı ve küçükte olsa mesaj verdi ekonomi aktörlerine, "Ben de gevşek para politikası tarafındayım, fren falan yaptığım yok."

Para Politikası Kurulu'nun (PPK) aldığı kararlara değinelim, sonrasında fren gaz tartışmasındaki son duruma bakalım.

PPK politika faiz oranı olarak kabul ettiği 7 gün vadeli repo faiz oranında bir değişiklik yapmadı ve yüzde 5.75 seviyesinde bıraktı. Aynı şekilde gecelik borç alma faiz oranlarını da yüzde 5'de sabit tuttu. Bu ayki toplantısında yaptığı iki değişiklikten birisi gecelik borç verme faiz oranında oldu. Daha önce 150 baz puan aşağı çekip yüzde 10 düzeyine getirdiği oranı bu sefer 50 baz puan indirim ile yüzde 9'a taşıdı. Diğer değişiklik ise "geç likidite penceresinde" geçerli olan yüzde 13'lük borç verme faiz oranını yüzde 12.5'e düşürdü. Buradan bankaları sadece saat 16 ile 17 aralığında fonluyor. Borç alırsa geç likidite penceresinden faiz vermiyor Merkez Bankası

Enflasyon da İyimser 

Yukarıda özetlediğim kararları dayandırdığı gerekçeler ılımlı görünüyor. Öncelikle, Merkez Bankası cari açığın daralmasına katkı yapan iç ve dış talep dengelenmesinin sürdüğünün altını çiziyor. İç talep, kredi hacmi genişletmeyecek düzeyde seyir ediyor. Bu yılki tüketici kredileri ve kredi kartları kullanımındaki artış oranını yüzde 15 bekliyor ve bu seviyenin de makul olduğunu vurguluyor Başkan Başçı. 

İç talebin ılımlı seyri ve ihracattaki artış toplam talep koşullarının düzelmesini sağlıyor. Yani, toplam talep koşulları hem enflasyondaki aşağı yönlü hareketi hem de cari açığın daralmasını destekliyor. Üstelik Merkez Bankası enflasyondaki düşüşün daha da belirginleşeceği tahmini yapıyor yılın son çeyreğinde. 

Pozitif unsurların yanında risk yaratabilecek faktörler de unutulmamış gerekçeler içinde. Her ne kadar enflasyon yukarı yönlü baskı altında olmasa da, yönlendirilen fiyatlar ve enerji fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak enflasyonun bir süre hedefin üzerinde kalma olasılığının artması göz ardı edilmemelidir uyarısı raporda dikkat çekiyor. Aynı şekilde, bir vurgu da küresel ekonomideki koşullara yapılmış. Şöyle deniyor, "Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi nedeniyle para politikasında her iki yönde de esnekliğin korunması uygun olacaktır."

Rok Yükseldi

Faiz koridorunun daraltılmasının yanı sıra birde "rezerv opsiyon katsayısını da" yukarı çekti Merkez Bankası. Faiz koridorunun yanına monte ettiği bu araçla bir taraftan TL likiditesini artırıyor piyasada diğer taraftan döviz rezervini yükseltiyor. Ekim toplantısında TL yükümlülüklerinde kullanılacak döviz katsayında 1 puanlık bir artışa da unutmadı Merkez Bankası. Kasım ve Aralık toplantılarında PPK bu ay aldığı aksiyonları sürdürebilir. Faiz koridorunda biraz daha daralma gelir ve ROK çok az genişler. 

Ekonomi yönetimi yine de memnun olmadı bu karalardan. Daha doğrusu yeterli bulmadı. Sayın bakan özellikle politika faiz oranının aşağı çekilmesini savunuyor. Gerekçesi ise, faiz oranının düşmesi ile finansman maliyeti de gerileyecek ve nihai olarak enflasyonist baskı ortadan kalkacak, fiyat istikrarı sağlanacak. Doğru. Ancak, cari açığımız makul seviyelerde olsa idi ya da cari açığı sıcak para yerine doğrudan yabancı sermaye ile finanse edebilseydik...
Günümüzde, ne yazık ki iki koşuldan da eser yok. Hem cari açık yüksek hem de sıcak para ile açık kapatılıyor. Düşünün faiz oranları iyice aşağı çekildi ve aynı zamanda yabancı sermaye çıkışı başladı ne yapacaksınız? Risk iştahlarını açmak için faizleri yeniden yükseltmek zorunda kalmayacak mı Merkez Bankası? 

Sözün özü, cari açık yapısal reformlarla çözümlenene kadar, daha açık ifade ile enerjide dışa bağımlılığımız makul seviyelere inene kadar faiz oranlarını belirlemede Merkez Bankası sermaye akımlarını da formüle dahil etmek zorunda kalacak. 

Yeni Asır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder