İşte konut balonunun her geçen gün şiştiğinin resmi!
Konumuz önceki günkü konunun devamı; konut. Ortada balonlaşma eğilimi giderek artan bir konut sorunu var ve bu soruna karşı neredeyse herkes topu birbirine atıyor. En azından alınacak önlemler konusunda geç kalınmış durumda, bu kesin. Özellikle maketten konut satışının önüne geçilmesi konusunda bir gecikme var. Bu tür satışların SPK Yasası kapsamında önlenmesinden vazgeçildi. Bunun yerine Tüketici Yasası'nda değişiklik yapılacak ve maketten satışlar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın iznine tabi olacak.
İyi de, maketten satışlar için neden bir bakanlığın izni gerekecek ki? Daha doğrusu, bu tür satışlar için izin gibi bir kavrama niye gerek duyuluyor ki?
Çünkü halkımızın gözü kara! Halkımız yılların birikimini, olmayan bir konuta yatırma konusunda müthiş cesur! Çünkü halkımız maket gördü mü dayanamıyor!
İşte onun için diyoruz ya "masum değiliz hiçbirimiz" diye...
Halkımız kendini riske atmasa, herhangi bir bakanlığın izni ya da yasak getirmesi gibi bir duruma gerek duyulur mu?
Ama vatandaşa sorsanız, kendisi masum; suçlu müteahhitler, suçlu bankalar. Hele ah o bankalar yok mu, balonu şişiren hep onlar.
Bankalar: "Bizim ne sorumluluğumuz var?"
Bankalara sorun; onlar da hiç sorumlulukları olmadığını dile getiriyorlar, getirmeleri de normal. Hele kamuoyu önünde. Ama onlar da "pek masum değiller"...
Ne yapıyor bankalar; konut almak isteyene kredi kullandırıyor, yani böylece balonun şişmesine yol açıyor. Sorun bu kadar basit mi?
Bir kere bankalar birilerine zorla kredi vermiyor. Ayrıca, bankaları yeri geldiğinde tüketiciye karşı ketum davranmakla suçlamıyor muyuz? Yine bankaları faizi yüksek tutmakla eleştirmiyor muyuz? Faizlerin genel düzeyinde bir gerileme var, bankalar da konut kredisi faizlerini düşürüyor. Bu, talebi harekete geçirecek bir durum. Bundan şikayet edilebilir mi; bu durum konut balonunun daha da şişmesine mi yol açar, yoksa balonun havasının biraz boşalmasını mı sağlar?
Sorun, "maket" sorunu!
Türkiye'nin konutta giderek büyüyen bir arz-talep dengesizliği sorunu var; bu dengesizlik önümüzdeki yıl ve yıllarda çok daha belirgin hale gelecek gibi görünüyor. TÜİK'in önceki gün açıkladığı rakamlar bu konuda somut işaretler taşıyor. Ancak, sıkıntı yaratacak, hatta yaratmaya başlayan sorun, maketten yapılan satışlar. İleride çok baş ağrıtacak konu bu aslında. Arz-talep dengesinin bozulması konut satmak isteyenleri sıkıntıya düşürür, belki iflas ettirir. Ama ya maketten alış yapanların durumu...
Bir bankaya gittiğinizde ve hazır bir konutu almak istediğinizde banka size ekspertiz tarafından belirlenecek konut bedelinin yüzde 75'ine kadar kredi kullandırıyor.
Maket üzerinden alınmak istenen konutlar için normalde kredi kullandırılması söz konusu değil. Bir vatandaş bankaya gidip, "Ben şu şirketin yapacağı konut için kredi kullanmak istiyorum" dediğinde bu isteği yerine getirilmiyor. Ancak, eğer banka o inşaatı yapacak firmayı güvenilir bulmuş ve bir anlaşmaya varmışsa kredi kullandırılması söz konusu olabiliyor. Ne var ki, inşaat şirketinin işlerinin kötü gitmesi, örneğin iflası durumunda bankanın şirketin varlıklarından el koyduğu tutar alacağını karşılamaya yetmezse, ki genellikle yetmiyor, vatandaş bankaya olan borcunuzu ödemek durumunda kalıyor.
Konut kredilerinde kredi, hiçbir zaman borçlanana değil, konutu satacak ya da yapacak olana ödendiği için vatandaş olarak elinize hiç para geçmiyor, ama borçlanmış oluyorsunuz. Herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığınızda da, makette harika görünen, ama hiçbir zaman yapılıp bitmeyecek olan konut için sizin adınıza müteahhit şirkete ödenen krediden doğan borcu bankaya tıkır tıkır ödüyorsunuz.
Şimdi sormalı; bu tür şirketleri güçlü görüp o şirketlerin yapacağı konutlar için vatandaşa kredi açan bankalar çok mu masum?
Dünya
En Uygun Konut Kredisi Hangi Bankada? Bankaları Karşılaştırın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder